24 Temmuz 2013 Çarşamba

DALIŞ PLANLAMASI VE ORGANİZASYONU

Dalış Güvenliği İçin Planlamanın Önemi Dalış planlaması, dalış öncesi, dalışın kendisi ve sonrasındaki tüm etkinlikleri kapsayan bir çalışmadır. Dalış planlaması dalış dışında pek çok ayrıntıyı içerir. Güvenli dalışlar için, doğabilecek sorunların düşünülmesi ve bunlara karşı önlemlerin alınması gerekir. Dalışın düzenli, çabuk ve sorunsuz geçmesi, çıkabilecek sorunlara anında ve yeterli bir biçimde müdahale edilebilmesi için gerekli olan ilk koşulun iyi bir dalış planlaması olduğu unutulmamalıdır. Olası Problemlere Karşı Önlem Almak Uygulamaya geçmeden önce, dalış öncesi ve dalış sırasında karşılaşılabilecek sorunlar göz önünde bulundurulursa, alınacak önlemler bu sorunların ortaya çıkmasını engelleyecektir. Bu sorunları dört ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; YETERSİZ BİLGİ VE BECERİDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR: Dalıcının kullandığı malzemenin çalışma ilkelerini veya acil durumlar karşısında neler yapılması gerektiğini bilmemesi, dalıcıyı veya dalış eşini zor durumda bırakabilir. Örneğin denge yeleği kullanımını bilmeyen bir dalıcı derinlerde karşılaşacağı denge sorunu nedeniyle çabucak yorulabilir, hatta tükenme noktasına gelebilir. Batık dalışı eğitimi almamış bir dalıcı karşılaştığı bir batığın içine kesinlikle girmemelidir. Dalıcılar yetenek sınırlarını zorlamamalıdır. Kondisyonsuz bir dalıcı güçlü bir akıntıda dalış yapmayı düşünmemelidir. MALZEMEDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR: Bakımlı dalış malzemelerinin kullanımı ve bunların dalış öncesi son kontrolü sayesinde araç gereçlerden kaynaklanabilecek sorunların ortaya çıkması engellenmiş olacaktır. Örneğin eskimiş veya biçimi bozulmuş bir vana contasının (o-ring) değiştirilmesi, dalış sırasında contanın atması sorununu ortadan kaldıracaktır. Ağırlık kemeri tokasının kendiliğinden açılıyor olması, dalış sırasında dalıcının kemerini düşürüp pozitif yüzerliğe sahip olması sebebi ile problem yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle dalış planlaması yapılırken kullanılacak tüm malzemenin kusursuz olarak çalıştığından emin olunmalıdır. DENİZ VE HAVA KOŞULLARINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR: Dalıştan önce hava ve deniz koşullarının bilinmesi ve bunlar için gerekli önlemlerin alınması, dalıcıların dalış güvenliğini arttıran bir etken olacaktır. Yönü saptanmamış bir akıntı, gruptaki dalıcıların tükenmelerine sebep olabilir. Fırtınadan önce görülen sıcak ve rüzgarsız havayı olağan dalış ortamı olarak düşünen dalıcılar, denize açılarak kendilerini riske atabilirler. Bu gibi nedenlerden dolayı dalış organizasyonlarında hava durumunun izlenmesinde yarar vardır. KONDÜSYONSUZLUK VE SAĞLIK SORUNLARI: Aşırı yorgunluk ve kondisyonsuzluk, dalış öncesi veya sonrasında yapılacak uzun süreli yüzmelerde dalıcıyı tükenme noktasına getirebilir. Dalıcının sağlığı yerinde değilse, yapacağı dalışlar da sağlıksız olacaktır. Örneğin nezle iken yapılmaya çalışılan bir dalışta kulak ve sinüs sıkışmaları ile karşılaşmamak hemen hemen olanaksızdır. Bu gibi durumlarda dalıcı zamanından önce üşüyebilir. Bu nedenle dalıcının kondisyonu ve sağlığı dalışını hiç bir biçimde etkilemeyecek kadar iyi olmalıdır. Dalıcıların düzenli olarak yılda bir kere sağlık denetiminden geçmeleri tavsiye edilir. Olası İhtiyaçlar ve Acil Durumlar İçin İhtiyaçların Giderilmesi Her ne kadar dalış donanımımız noksansız da olsa doğabilecek sorunlara karşı bazı yedek parçaların ve onarım gereçleri ile birlikte acil durumda gereksinim duyulabilecek yedek donanımın ve malzemenin sağlanmasında yarar vardır. Dalışa başlamadan önce kopan bir maskenin kayışı dalışımızı belki de tüm bir hafta sonu planımızı değiştirebilir. Bunları üç ana başlık altında toplayabiliriz. Dalış araç ve gereçlerinin bakım onarım ve yedek parçaları; • Tüp vanası contaları • Regülatör kör tapaları • Maske ve palet kayışları • Kemer ve denge yeleği tokaları • Fener için pil, ampul vb. İletişim gereçleri; • Dalış bölgesini işaretlemek için ip ve şamandıra • Dalış bayrağı • Dalıcıların yerlerini belirtmek için kullandıkları şamandıralar • Tekneden dalıcıları veya diğer teknedekileri uyarmak için megafon • Dalıcıları izlemek için dürbün • Dalıcıların acil durumlarda kullanabilecekleri düdük • Acil durumlarda aranmak üzere hazır listesi oluşturulmuş şekilde, basınç odası, hastane, polis, sahil güvenlik gibi birimlere ait iletişim bilgileri ve iletişim kurabilmek için telsiz veya cep telefonu İlkyardım donanımı; (aşağıda yer alan ilaçlar acil durumlarda tıp doktorları tarafından kullanılmak üzere bulundurulur) • Oksijen seti (eğitimini almış olan personelce kullanılmak üzere) • İçme suyu • Böcek ve deniz canlılarının sokmalarında kullanılacak sirke veya amonyak • Anestetik merhem • Yara merhemi • Antibiyotikli ve dekonjestanlı kulak damlaları • Deniz tutmasına karşı ilaç • Ağrı kesici • Dekonjestan • Oksijenli su • Aspirin • Güneş yanıklarına karşı merhem • Bandaj • Gazlı bez • Yara bandı • Makas, cımbız, bıçak, iğne • Battaniye, sıcak su torbası • El feneri • Kalem, kağıt • Pratik ilkyardım kitabı ve acil durumda izlenecek bir şema • Kortizon (dexametazone) ampul ve steril şırınga. Bu ilaç yalnızca hekimler tarafından hastaya uygulanabilir. Ancak zaman kaybını önlemek için hekime ulaşıldığı anda, hekim tarafından uygulanmak şartıyla hazır bulundurulmalıdır. 18 yaşından büyük İki yıldız dalıcılar bir eğitmen veya 3 yıldız dalıcı gözetiminde olmadan da dalış yapabilirler. Bu nedenle iki yıldız dalıcı seviyesine ulaşmış kişilerin kendi dalışlarını planlamasında etkin bir rol oynaması gereklidir. Birlikten güç doğar ilkesinden yola çıkarak guruptaki tüm dalıcıların katılımıyla yapılacak planlamada daha çok ayrıntının yakalanması olasıdır. Dalış planlamasının guruptaki en deneyimsiz dalıcı göz önünde bulundurularak yapılması gerekir. Örneğin dalıcı gurubunda batık deneyimi olmayan bir dalıcı varsa, gurup batık dalışını gerçekleştirmeye çalışmamalıdır. Çünkü batık dalışı ayrı bir eğitim gerektiren özel bir dalış uygulamasıdır. Bu dalışlar için gereken bilgi ve beceri sadece yetkili bir eğitmen tarafından verilecek eğitimle kazanılacaktır. Bir diğer örnekle, akıntı dalışı planlanırken ya da uzun süreli yüzey yüzmesi gerekiyorsa tüm dalıcıların kondisyonu göz önünde bulundurulmalıdır. Dalış öncesi planlama aşamasından başlayarak, donanım bakımının bittiği ana kadar olan tüm zaman dilimi planlama aşamasının içine alınmalıdır. Dalış planlanmasında özen gösterilmesi gereken aşamaları dalış öncesi, dalış süresince ve dalış sonrası olarak üç ana gurupta toplamak mümkündür. DALIŞ ÖNCESİ HAZIRLIKLAR DALIŞ GRUBUNUN OLUŞTURULMASI: Gurubu oluşturan dalıcıların birbirlerini tanımaları önemlidir. Dalıcıların karşılıklı olarak deneyimlerini, alışkanlıklarını ve bilgilerini biliyor olmaları gurubun da uyumunu sağlayacaktır. BÖLGE SEÇİMİ: Grupların oluşturulmasından sonra sıra dalış bölgesinin seçimine gelir. Bölge seçimi yapılırken pek çok noktaya özen gösterilmesi gerekir; • Gerçekleştirilmesi düşünülen dalış için ne kadar zaman vardır? (bir gün, hafta sonu, bir hafta) • Dalışın yapılacağı bölge sportif dalışa açık olmalıdır. • Ulaşım kolay olmalıdır. • Dalış amacına uygun olmalıdır (örneğin fotoğraf çekmek için uygun mu?). • Doğa koşulları elverişli olmalıdır (hava durumu, akıntı, su sıcaklığı, görüş, giriş ve çıkışa uygunluğu). • Ulaşım için gerekli süre çıkarıldıktan sonra dalışa ne kadar zaman kalıyor? Bu süre doyurucu mu? • Gidilecek yer dalış grubundaki dalıcıların deneyimlerine uygun mu? • Teorik bilgilerin yeterli olması, bunların başarılı bir biçimde uygulanabileceği anlamına gelmez. Daha önce yüzeyde uzun süre yüzmemiş kişilerin bunu bir de akıntılı, dalgalı ve soğuk denizde yapmak zorunda kalmaları elbette ki istenmeyen bir durumdur; ancak deneyim böyle durumları yaşayarak elde edilir. Tabi ki deneyim kazanmak için de basamakların birer birer çıkarak ilerlenmesi en doğrusu ve güvenlisi olacaktır. • Gidilecek yeri bilen kişi/kişilerin gurupta bulunması gereklidir. Eğer buna olanak yoksa yine ulaşılması çok zor olmayan bir bölge için, bölge hakkında dalış merkezinden veya bölgeyi iyi tanıyan bir rehberden dalış, konaklama yeri ve acil durumlar için organizasyon öncesinde ayrıntılı bilgi almak gerekir (telefon, doktor, sağlık merkezi, basınç odası, polis, sahil güvenlik vb). • Acil durum planlaması yapılmalı, acil durum için tüm ihtiyaçlar karşılanabiliyor olmalıdır. (Can simidi, can yeleği, sürat botu, akıntı ipi vs.) • Değişebilecek hava ve deniz koşulları göz önünde bulundurularak ikinci bir dalış yeri, yedek olarak seçilmeli ve bu dalış yeri için de eksiksiz bir dalış planı yapılmalıdır. DONANIM: Bölgenin seçiminden sonra sıra dalış donanımının hazırlanmasına gelir. Gerekli dalış donanımı guruptaki dalıcıların sayısına göre temin edilmelidir. Dalış yapacak her dalıcının donanımı noksansız olmalıdır. Bunun yanında acil durumlarda gerekli olabilecek tüm donanım ile daha önceden belirtilen yedek parça, bakım, onarım araç ve gereçlerin sağlanması gerekir. DALIŞ BÖLGESİNDE YAPILACAK HAZIRLIKLAR: Dalış bölgesine ulaşıldığında, deniz ve hava koşullarının, dalış planına uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yönü hesaplanmamış bir akıntı veya bulanıklık gibi nedenler, dalış planının bir kez daha gözden geçirilmesini gerektirebilir. Donanım hazırlanmalı ve bir kez daha gözden geçirilmelidir. Suya giriş ve çıkış noktaları belirlenmeli, gerekirse bu noktalar şamandıralar ile işaretlenmelidir. Dalıcıların tecrübelerine, zamana ve donanıma uygun olarak dalış gurupları belirlenmelidir. Dalış lideri bir brifing düzenleyerek; kaç metre derinliğe kaç dakikalık bir dalış yapılacağı, dalış eşlerinin kimler olacağı, dalış işaretleri, acil durum planlaması, dip ve canlılarla ilgili gerekli hatırlatmaları yapmalıdır. Dalış donanımları kuşanıldıktan sonra suya girmeden önce dalış eşlerince tüm donanımın son kontrolleri (eş kontrolü) yapılmalıdır. Bu işlem sırasında: • Denge yeleğinin uygun kuşanılması ve şişiricisinin düzgün çalışması • Ağırlık kemerinin kolayca atılabilecek şekilde takılmış olması • Tüp vanasının açık olması, tüpte yeterli havanın bulunması • Regülatörün doğru çalışması • Derinlik saatlerinin maksimum ibresinin sıfırlanmış olması • Saat ve/veya dalış bilgisayarının gerekiyorsa ayarlanması • Pusulanın kontrol edilmesi gerekir. Dalış Sırasında Yapılması Gerekenler • Dalış sırasında, yapılmış olan plan aynı biçimde uygulanmalıdır. Zorunlu kalınmadıkça bu plan dışına çıkılmamalıdır. • Planlanan derinliğe dalışın başında inilmeli ve sürekli olarak derinlik azaltılarak dalış sürdürülmelidir. Kesinlikle inişli çıkışlı dalışlardan (yo-yo dalışı) kaçınılmalıdır. • Dalış eşleri sürekli olarak denetlenmelidir. • Derinlik, zaman ve tüpteki hava miktarı sürekli denetlenmelidir. • Rezerv hava çıkış için saklanmalı, dalış sırasında kesinlikle harcanmamalıdır. • Dalış eşini kaybeden bir dalıcı varsa sesli uyarı aracı kullanmalı, 1–2 m yükselerek dalış eşi veya kabarcıkları gözlenmeli, eğer bir dakika içinde bulunamıyorsa daha fazla beklemeden yüzeye çıkılmalıdır. • Özellikle çıkış hızına ve dekompresyonsuz dalış süresine harfiyen uyulmalıdır. • Çıkışı sonlandırmadan önce 3 metrede 5 dakikalık güvenlik durağı uygulanmalıdır. Dalış Sonrasında Yapılması Gerekenler • Dalış bittikten sonra yapılması gereken en önemli konu dalış sonrası toplantısıdır (debrifing). Bu toplantıların amacı kişilerin yaşadıkları deneyimleri paylaşabilmesi ve bu olayları tartışabilmesidir. Böylece kendi başımıza gelmeyen olaylar, sorunlar ve çözümleri hakkında fikrimiz olacaktır. • Hatalı davranışların belirlenip hemen çözümlerinin tartışılabileceği bu tür toplantıların herkesin adına bir şeyler öğrenebileceği tartışmalar haline gelmesi yararlı olacaktır. • Dalış kayıt defterleri doldurulmalıdır • Dalıştan sonra dalış donanımının tatlı suyla yıkanması gerekir. Donanım güneş ışığı ve kumdan korunmalıdır. • Planlamayı yaparken özen göstereceğimiz son nokta geri dönüş hazırlıklarının tamamlanması ve yolculuğa çıkış olmalıdır. Ayrıca gelirken olduğu gibi çok yorucu olmayan bir dönüş planlanmalıdır.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Dalış Hastalıkları

Solunum ve dolaşım sistemleri :


Her hücre yaşamını sürdürmek , büyümek ve fonksiyon görmek için enerjiye ihtiyaç gösterir . Bu enerji , besinlerin yanması sonucu elde edilen enerjidir ; oksidasyonla elde edilir. Bunun için de oksijene ihtiyaç vardır. Solunum olayı esnasında oksijen ve karbondioksit yer değiştirirken , enerji ve su oluşur .
           
           Solunum sistemi ; Nefes alma , akciğerlerde oksijen alışverişi , oksijenin tüm vücut dokularına taşınması ve atık gazların dışarı atılması işlemlerini içerir
.
 

           Dolaşım sistemi kalp , atardamar , toplardamar ve kılcal damarlardan meydana gelir . İşlevi oksijeni, besinleri , hormonları vücudun bütün hücrelerine taşıyıp, oradan karbondioksiti ve atık kimyasal maddeleri alıp uzaklaştırmaktır.

Barotravmalar:


Akciğer Barotravmaları :


Vücuttaki hava boşlukları çevre basıncının azalmasıyla birlikte dokulara zarar vermeksizin orijinal boyutlarına dönmeye başlarlar. Bu işlem istemsiz olarak gerçekleşir. Scuba dalgıcının akciğerleri de aynı prensip altında kalacaktır. Düşen çevre basıncı karşısında akciğerlerin özel yapısından dolayı solunumun devamıyla birlikte sürekli olarak aynı hacimde kalırlar. Buna göre belli bir çevre basıncında iken nefes tutma yoluyla veya diğer bir nedenle akciğer içinde (bölgesel olarak) hava sıkışmış durumda (bu olay tüberküloz, kistik hastalıklar ve benzeri çeşitli hastalıklar nedeniyle olabilir) çevre basıncını azaltmak yani yüzeye doğru çıkmakla hapsedilmiş bu hava genişler. Bu genişleme çok küçük olan esneme limitlerini aştığı anda çeşitli akciğer zedelenmelerine yol açar.

Bu zedelenmelerin hemen hepsi hayati tehlike taşıdığı için Scuba aktivitelerindeki altın kural olan sağlıklı solunum sistemi ile dalış ve dalış sırasında asla nefes tutmama ilkeleri en öncelikli anlatımlardır

 

Arterial gaz Embolisi :







 
Akciğerlerde (AC’lerde) yüksek basınçtan dolayı meydana gelen en önemli hasar, havanın kan dolaşımı sistemine girmesi ve yırtılmış alveollerden AC kılcal damarlarına geçmesi ile hava embolisi oluşur. Emboli demek her hangi bir yabancı maddenin kan dolaşım sistemine girerek kan dolaşımını engellemesidir. AC’lere giren hava akciğere ait toplar damar ile kalbe, kalbin sol tarafından aorta yoluyla atardamar sistemine karışır. Böylece vücutta hemen hemen her yerdeki damarları tamamen tıkayabilir.

Pnömotoraks:

Eğer yüksek basınç altında AC’in çevresini saran zar yırtılırsa genişleyen hava AC ile göğüs duvarı arasında (plevral hat) oluşur. Bu da o Akciğer kısmının kısmi veya bütünüyle solunum dışı kalması, büzülmesine neden olur.









 

Plevral kavitede hava bulunması nedeni ile büzülmesine pnömotoraks denir. Her ne kadar pnömotoraks durumunda şekline ve ortama göre değişik aciliyetler olabilecekse de ani hayati tehlike oluşabilir fakat solunum zedelenmeyen bölümlerde devam edeceğinden genel olarak ani hayati tehlike oranı uygun tıbbi müdahale göz ardı edilmediği sürece düşüktür.
 

Arterial gaz Embolisi :


AC’lerde yüksek basınçtan dolayı meydana gelen en önemli hasar, havanın kan dolaşımı sistemine girmesi ve yırtılmış alveollerden AC kılcal damarlarına geçmesi ile hava embolisi oluşur. Emboli demek her hangi bir yabancı maddenin kan dolaşım sistemine girerek kan dolaşımını engellemesidir. AC’lere giren hava akciğere ait toplar damar ile kalbe, kalbin sol tarafından aorta yoluyla atardamar sistemine karışır. Böylece vücutta hemen hemen her yerdeki damarları tamamen tıkayabilir.Hayati önem taşır.

Pnömotoraks:

Eğer yüksek basınç altında AC’in çevresini saran zar yırtılırsa genişleyen hava AC ile göğüs duvarı arasında (plevral hat) oluşur. Bu da o Akciğer kısmının kısmi veya bütünüyle solunum dışı kalması, büzülmesine neden olur.

Plevral kavitede hava bulunması nedeni ile büzülmesine pnömotoraks denir. Her ne kadar pnömotoraks durumunda şekline ve ortama göre değişik aciliyetler olabilecekse de ani hayati tehlike oluşabilir fakat solunum zedelenmeyen bölümlerde devam edeceğinden genel olarak ani hayati tehlike oranı uygun tıbbi müdahale göz ardı edilmediği sürece düşüktür.Pnömotoraks durumunda hasta şiddetli göğüs ağrısı çekecek ve ileri vakalarda ağızda köpük ve/veya kan görülebilecektir.                        
 
Pnömotoraks, daha önceden kazanılmış fizyolojik nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Örneğin, küçük hava keseciklerinin (büller) bulunması ve bunların çeşitli nedenlerle patlaması sonucu (şiddetli öksürme, hapşırma, darbe, vb.) spontan pnömotoraks denilen diğer bir cins ciğer zedelenmesi meydana gelir. Spontan pnömotoraks riski olan kişilerin dalış yapması son derece sakıncalıdır, çünkü normal ortamda oluşacak spontan pnömotoraksın sonuçlarını kaldırabilecek olan vücut aynı olay çevre basıncının yüksek olduğu ortamda yani sualtında meydana gelirse yükselme sırasında genleşen havanın etkisi ile tabloyu çok ciddileştirecektir.Pnömotoraks gelişmesinde Plevral zarın yırtılma şekli oluşturacağı aciliyet açısından çok önemlidir. Eğer Plevral kaviteye doğru tek yönlü kapak şeklinde bir valf oluşursa alınan her nefes sonucu kaviteye geri dönüşümsüz hava dolacak ve o taraftaki AC hacmi artan hava ile birlikte küçülerek azalacak ve yukarıya doğru toplanacaktır. Bu durumda faal olan taraf boşalan alana dolayısıyla kalbe bası yapacak ve ani hayati tehlike yaratabilecektir.

Mediastinal amfizem:
 

 
           Akciğer’de havanın yaptığı bir diğer hasar, mediastende hava birikimidir. Mediastenum, iki akciğer arasındaki göğüs boşluğudur. Mediastinal amfizem gerek hava embolisinden gerekse pnömotorakstan hafif seyreden bir tablo meydana getirir. Mediastinal amfizemde biriken hava kalbi ve ana damarları sıkıştırarak dolaşım bozukluğuna yol açar. Dalgıç kısa kısa nefes alma durumundadır ve baygınlık hissedebilir
.

Subcutan (Deri) amfizem :

 

Havanın cilt altına kaçması sonucu ortaya çıkan tablodur. Genellikle Mediastinal amfizem ile birlikte oluşur. Hava mediastenden boynun alt kısımlarına ve yumuşak dokulara kaçar. Doğrudan cilt altına kaçan hava nedeni ile dalgıç boynunda dolgunluk hisseder ve sesinde değişiklik olur. Dokunma ile ciltte çıtırtılar hissedilir.


Sinüs Barotravması :


Bütün sinüsler içi boş boşluklardır, kafatasında içlerinde mukus zarları devam edecek biçimde burun boşluğu ile birleşirler. Sinüsler küçük hava paketleridir, burun boşluğuyla dar yollarla bağlantıdadır. Basınç uygulaması esnasında, sinüslerdeki bir tıkanıklık, mukusla dolu olma ve yeni doku oluşumları, sinüslerin kapsadığı alanlarda ağrıya neden olurlar. Bu durum ortakulaktaki gibi tanımlanabilecektir. Bir sinüs ostimunun blokajında dalış sırasında dış hidrostatik basınç artarken sinüsteki gaz hacminin azalması nedeniyle sinüs sıkışması ortaya çıkar.

           Tüm sinüslerin etkilenmesine karşın frontal (ön) ve maksiller (çene kemiği) sinüsler daha fazla etkilenirler. Sinüs ostium blokajı sinüzüttür, konjesyon, üst solunum yolu enfeksiyonu, alerji mukajel polipler sonucunda oluşabilir.

Sinüs sıkışması semptomları, basınç eşitlemesi ile giderilebilir, iniş sırasında gözlerin arkasında, üst veya alt kısmına vuran dolgunluk hissi ve keskin ağrı dalıştan sonra bir müddet sürebilir. Önleme yolu, üst solunum yolu enfeksiyon ,sinüsitis ve rinitus durumunda dalıştan kaçınılmalıdır. Yavaş yavaş yapılan bir dalış semptomları minimize edecektir.

Sinüs sıkışması, nazal konjesyon veya soğuk algınlığının giderilmesi sonucu önlenebilir. Dalış sırasında ortaya çıkan ağrılarda, birkaç meet yukarı çıkmak yararlı olabilir. Bu durum basınç dengesinin restore edilmesine yardımcı olur. Eğer ağrıda azalma olmazsa dalış durdurulmalıdır.
 

Göz Barotravması :

 

Vücuda fizyolojik olarak uygulanan hava boşluğu ile vücuttaki doğal hava boşluklarının farkı yoktur. Çünkü artan hidrostatik basıncın bu boşluklarda da eşitlenmesi gerekir. Dalış esnasında basınç maskenin içindeki havayı sıkıştırır. Bunu dengelemek için dalgıç burnu ile havayı maskenin içine iletir ve bu da iç ve dış basıncı dengelemesini sağlar. Yüzeye çıkış esnasında maskede yerleşen hava maskeden kolayca dışarı çıkar ve dalgıcın azalan basıncı dengelemesine ilişkin bir şey yapması gerekmez.

Kulak Barotravması :


Kulağın yapısı hakkında bir hatırlatma yapmak gerekirse kulak üç kısımda incelenebilir.

 
Dış kulak: Kulak kepçesi ve dış kulak yolundan oluşur.

Orta Kulak: Kulak zarı ve arkasındaki orta kulak boşluğundan oluşur. İçinde çekiç, örs, üzengi gibi kulak kemikçikleri vardır. Orta kulağın havası genizden(burun arkasından) arta kulağa açılan östaki (Eustachi)  borusundan gelir.

İç Kulak: İşitme hücrelerinin bulunduğu “salyangoz”u (koklea) ve iç kulağın denge kısmını (Vestibül) barındıran ve iç içe iki özel sıvı ile dolu kısımdır
Kulağın hava dolu boşlukları dalgıcı gerek alçalma gerekse yükselme sırasında oluşan basınç değişikliklerinden çok etkilenirler.(Boyle-Mariot Yasası). Böylece oluşan basınç travmalarına barotravma denir.

Dış Kulak Barotravmaları:


Dalıcının alçalması sırasında oluşabilen bir Barotravması türüdür. Oluşmasında dalıcının dış kulak yolunu tıkayan bir tıkaç (kulak kiri  yada silikon tıkaç) nedeniyle, tıkaç ile kulak zarı arasında, dış ortamla ilişiği olmayan bir hava cebi oluşması sorunun sebebidir. Dalgıcın dış kulak yolu girişini kapatan çok sıkı bir Bu durumlarda, dalgıcın alçalması sırasında, dış ortam basıncı arttıkça, bir yandan kulak kepçesi tarafındaki dış kulak basıncı artarken, diğer yandan da ağız ve burun boşluklarındaki havanın artan basıncı Eustachi borusundan geçerek orta kulak basıncını arttırır. Buna karşın arada hapis kalan hava cebinin basıncı,hala yüzeydeki basınç kadardır.

 
           Dış yandaki tıkaç sert olduğundan sabit kalır, iç yandaki kulak zarı orta kulakta artan basınç nedeniyle dışa doğru itilir. Zarda şiddetli ağrı hissedilebilir.

Orta Kulak Barotravmaları:


Normal kulakta çevre basıncına eşit bir basınç vardır. Dalış sırasında, dalgıcın alçalma ve yükselmelerinde değişen çevre basıncına uyum sağlamak üzere orta kulaktaki basıncı eşitlemenin tek yolu Eustachi borusudur.

 
Eustachi borusunun geniz tarafındaki ağzı normalde kapalıdır. Eustachi borusu, genizde basınç artması olursa ya da yutkunma, çiğneme, esneme gibi hareketlerle açılır. Alçalma sırasında Eustachi borusu valf seklinde çalışır ve basınç arttıkça kapalı kalır. Böylece oluşan basınç travmasına orta kulak Barotravması (middle ear squeese) adı verilir. Dalış sırasında Eustachi borusu tıkalı ise bu sorun ilk birkaç metrede oluşur. Çünkü Boyle Yasasına göre gaz hacmi değişikliklerinin en çok en çok etkili olduğu derinlikler yüzeye en yakın derinliklerdir.

Orta kulak basıncı ile çevre basıncı farkı 80-120 cm. H20 ise “Trapdoor” etkisi olur, Eustachi borusu hiç açılamaz. Bu durumda tekrar yükselip eşitleme yapılması gerekir. Yükselme sırasında orta kulağın hava hacmi arttığından, Eustachi borusu kolay açılır ve böylece hava tahliye olur.

 
Eustachi borusunun açılamadığı durumlarda dalgıç yükseldikçe orta kulak basıncı artar ve orta kulak ters barotravması oluşur. Dalgıç ağrı, baş dönmesi, kulakta tıkanıklık hissedebilir. Tekrar alçalıp kademeli yükselmeli ve Toynbee manevrası uygulamalıdır.


Vertigo:


İç kulak gaz içermediği için herhangi bir barotravmaya maruz değildir. Ama iç kulak, ortakulak deliğinin yanında olduğu için, orta kulak sıkışmalarından etkilenir. Orta kulak, tıkanık östaki borusu sebebi ile sıkışmaya maruz kaldığında, nazik iç kulağın sıvısı ve zarı etkilenir ve basınç arttıkça zarda bir yırtılma meydana gelebilir.

            İç kulağın iki görevi vardır; Cochlea, Vestibular apperatusda meydana gelen hasarlar vertigo hastalığına neden olurlar. (Baş dönmesi) vertigo genellikle iç kulağa özel bir durumdur.

Vertigo bazı anlaşılmayan, fark edilmeyen semptomlara sahiptir. Denge kaybı, hızlı göz hareketleri. Vertigo iç kulak sıkışması dışında gaz embolizmi veya Tip-İİ dekompresyon hastalığında da görülebilir.

Ara ara, zor kulak açma ile meydana gelen orta kulaktaki basınç değişimi geçici bir vertigoya (alternobarik vertigo) sebep olabilir. Bu tip vertigo genellikle en zor yapılan yani dibe ulaşıldığı anda yapılan zor valsalva manevrasından sonra olur. Kısa sürelidir.

Bu alternobarik vertigo aynı zamanda yükselme sırasında orta kulağın fazla basınca maruz kalmasından da meydana gelebilir. Bu anda vertigoyu kulakta bir doluluk hissi ya da fazla basıncın dışarı çıkamamasından doğan bir acı hissi takip eder. Bu vertigo birkaç metre alçalmakla hemen geçer.

 
Orta kulak ve dış basınç arasındaki basınç farkı eğer çok fazla ya da çok ani ise daimi bir hasara sebep olabilir. Bu barotravma da genellikle kulak zarı yırtılır ve iç kulağın pek çok mekanizması hasar görür. Böyle bir durumla karşılaşan dalgıçlar dalış sonrasında mutlaka KBB mütehassısına gözükmeli ve gerekli tedaviyi olmalıdırlar.

Diş barotarvması: Dişlerde dolguların altında kalan hava boşlukları, seyrek olmakla birlikte sorun yaratabilir.

 

Mide ve bağırsak Barotravmaları:Dalış esnasında bağırsaklarda kalan gaz yükselme sırasında genleşerek rahatsızlık sebebi olabilir o yüzden dalışlardan önce diyetimize dikkat etmeli gaz yapıcı yiyecek ve içeceklerden uzak durmalıyız.


 Basınç Altında Gazların Etkisi

Dalton kanunu: Bir gaz karışımının toplam basıncı o gaz karışımını oluşturan her bir gazın kısmi basınçlarının toplamına eşittir.

Kısmi basınç: Bir gaz karışımındaki tek bir gazın basıncı o gazın kısmi basıncıdır ve o gazın karışım içindeki yüzdesi ile belirlenir. Örneğin havanın yaklaşık olarak %79'u nitrojen, %21'i ise oksijenden oluşur. Deniz düzeyinde havanın toplam basıncı 1 ATA olduğuna göre nitrojenin kısmi basıncı 0.79 ATA, oksijenin kısmi basıncı ise 0.21 ATA'dır.

Henry kanunu: Sıcaklık sabit kalmak koşuluyla bir sıvı içinde eriyen gaz miktarı o gazın kısmi basıncıyla doğru orantılıdır. Gazın basıncı arttıkça sıvıda eriyen miktarı da artar (Şekil 2).

Dalton kanunu, Henry kanunu ve kısmi basınç kavramları dekompresyon hastalığı, nitrojen narkozu ve solunum havasında bulunan bazı gazların zehirleyici özellikleriyle yakından ilgilidir.

 Yorgunluk , Bitkinlik , Tükenme : Her dalıcı kendi sınırının ve becerisinin farkında olmalıdır.  Dalış, irade isteyen ve güç harcanan bir spordur.   İyi bir fizik kondisyon ve eğitim almamış dalıcı çok çabuk yorulacak ve tükenecektir.  Eğer dalışta iyi dinlenmiş ve dinamik, düşünce ve endişelerden arınmış değilsek dalışa kendimizi veremeyeceğimizden önemli sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.

Vücut Sıcaklığı /  Hipotermi / Hipertermi : Suyun ısı iletkenliği  havadan yaklaşık 25 kat fazla olduğundan vücudun soğuk suyla doğrudan teması büyük enerji kaybına neden olur.   İnsan vücudu işlevlerini sürdürebilmek için sabit bir sıcaklığa ( 37o C ) gereksinim duyar.   Su içinde kontrol edilemeyen titremenin başlaması yani tehlike sınırı iç sıcaklığın 20 C gibi az bir miktar düşmesiyle başlar, buna hipotermi denir. Dalış bu aşamada kesilmelidir.  İç sıcaklık 330 C de kalp atımı anormallikleri oluşur, titreme yerini kasılma ve kramplara bırakır , el becerisi ve konuşma giderek bozulur. 300 C’ den aşağıda bilinç kaybı , nabız , kan basıncı ve solunumda azalma ve göz bebeklerinin genişlemesi görülür .  250  C’ nin altında ise ölüm gerçekleşir . İç sıcaklık artarsa terleme , su / tuz kaybı, kramplar , bilinç kaybı oluşur , buna hipertermi denir.
 
Hiperventilasyon / Sığ Su Bayılması : Kandaki CO2 miktarını düşürüp   O2 miktarını arttırmak için hızla ve belli bir süre boyunca solumaya  Hiperventilasyon denir. Bu işlem kandaki CO2 miktarını önemli ölçüde azaltırken ,  O2 düzeyini yeterince arttıramaz.  Ancak , soluk alma isteği doğmadan önce , aşırı derecede düşen O2 miktarı, bilinç kaybına yol açabilir.  
 
Su altında bilinç kaybı boğulmayla sonuçlanır. Hiperventilasyonu denemeyin , öldürücüdür.  
 
            Ayrıca heyecanlı , sinirli yeni ya da henüz suya alışamamış dalgıçlarda , değişik şekillerde istemsiz hiperventilasyon oluşabilir.   Düşen C02 düzeyi de vücutta uyuşma hissine , baş dönmesine , bayılmaya neden olur.   Çıkışta , soluk alma hızının ve derinliğini artması sonucunda hiperventilasyona bağlı sığ su bayılması görülebilir.

Boğulma : Hava yollarını sıvı girmesidir.  Hipoksiadan , yorgunluk ya da soğuktan etkilenmiş bir dalıcı için yaşamsal tehlike söz konusudur.   Su altında bilinç kaybı boğulmaya neden olacaktır.  Başlangıçta doğal refleksler suyun akciğerlere girmesini önleyip mideye gönderir.  Kişide hipoksia ve bilinç kaybı arttıkça su akciğerlere de girecektir.   Sonunda birkaç dakika içinde , ölümle sonuçlanacak ciddi etkiler oluşacaktır.

Karbondioksit / Monoksit Zehirlenmesi : Tüp içine çeşitli nedenlerle CO karışması sonucunda  hafıza kaybı , baş ağrısı , bitkinlik , morarma , şuur kaybı ve ölüm görülür. Dalış sırasında nefes tutarak hava tasarrufu sağlamaya çalışmak , regülatör hasarı , solunum problemleri , derin dalış sonucunda  CO2 zehirlenmesi oluşabilir.  Baş ağrısı , kusma , konfüsyon , yüzde kızarma , hipoksia , bilinç kaybı ve ölüm görülür.

Oksijenin Toksik Etkisi : Normalde 1 bar basıncındaki havayı soluruz ve bunun yaklaşık % 21’i O2 gazıdır. Oksijen zehirlenmesinin başlama eşiği , O2 kısmi basıncının 1.6 barın üstüne çıktığı andır.  Yani saf O2 soluyan dalıcı 6 m’ den sonra , normal hava soluyan ( % 21 O2 ) bir dalıcı ise 66 m’ den sonra akut O2 zehirlenmesi tehlikesiyle karşılaşacaktır.   O2 , dokularda ve sinir sisteminde  yanma / zehirlenme yaparak bilinç kaybı ve kasılmalara yol açar.  Bunlar dalışta oluşursa boğulmaya neden olacağından yaşamsal tehlike taşır. 

Hipoksia / Anoksia : Vücudun işlevlerini yerine getirebilmesi için belli bir düzeyde O2 gereksinimi vardır.  Eğer O2 düzeyi çok düşükse , hipoksia oluşur , vücuttaki bütün O2 kullanılmışsa   anoksia ( oksijen yokluğu ) ortaya çıkar.  Başlıca nedenleri şunlardır. Tedavi  ise etkene yönelik yapılmalıdır.

1-     İstemli   ( nefes tutarak dalarken )  ya da istemsiz  ( boğulma , şok ) olarak solunum durursa
2-     Anemi   ( kandaki 02 taşıyıcılarının sayısının azlığı )  kansızlık gibi durumlarda
3-     Ciddi bir kanamadan sonra   ( O2 taşınması için yeterli kan olmaması )

4-     Gaz zehirlenmelerinden sonra   ( kandaki 02 taşıyıcılarının engellenmesi )

5-     Özellikle solunum gazında oksijen miktarında azlık ve regülatörde yetersizlik
6-     İrtifa

Nitrojen Narkozu : Dalışta , artan nitrojen kısmi basıncının etkisiyle alkol almış gibi sarhoşluk görülür.  30 m’ lerde başlayan bu narkotik  etki dalıcıyı  etkisi altına alarak bilinçsiz hareketler yapmasına neden olacaktır.   Derinlik saatinin ve basınç geycini okumayacak , hesaplamalarda hata yapacaktır.   Bu bütün dalıcılarda görülür , bünyeye göre başlangıcı değişik m’ lerde olabilir.  Yükselmek etkiyi kaldırır.  Eğer alkol ve uyuşturucu varsa bu narkotik etki de artacaktır.

Dekompresyon Hastalığı : Dalışta  vücut , yüzeydeki solunumdan daha fazla miktarda N2 emer.  Sorun çıkışta belirir. Vücuda giren N2 solunum / dolaşım yolu ile dışarı atılmalıdır.   Uzun bir dalıştan sonra , ani basınç düşmesi     ( çıkışta ) vücuttaki dokularda nitrojen kabarcıklarının oluşmasına neden olur ve buna dekompresyon hastalığı denir.   Bundan dipte kalış süresini azaltarak ya da yüzeye çıkış süresini uzatarak korunulabilir . İşte bu yüzden her derinlik için güvenli bir zaman limiti ( sıfır – deko süresi ) vardır.                             
             

8 Ocak 2011 Cumartesi

Derin Dalış \ Gece Dalışı

Derine inmek; Orda ne olduğunu öğrenmek , tecrube edinmeyi amaçlamak ve merak etmek gibi dürtüler yüzünden , bütün dalıcılar için daima cazip gelmiştir. Daha derine inmenin
heycanı ve farklılığını yaşamak isteyen bir dalıcı yoktur.Ayrıca gece dalışlarında , sualtındaki yaşamı gece incelemek , gündüz görülmeyen canlıları görmek cazip bir deneyimdir.
Ancak bu tip dalışların güvenli bir şekilde gerçekleştirilmemesi halinde , derin dalışın bir felakete sonuçlanabileceğinin de bütün dalıcalar tarafından oldukça iyi bilinmesi
gerekir.Derin dalış , sahip olduğu bir takım özel etkileri ve planlaması ile normal derinliklerdeki açık deniz dalışlarından farklılaşmıştır.Bu yüzden de derin dalışı güvenli
bir şekilde gerçekleştirmek için yeterli teorik bilgi ve planlama becerisine sahip olunması gerekir.

  Derin Dalışa Bağlı Problemler: Artan derinlikle birlikte , nitrojen narkozu , dekompresyon hastalığı riski , oksijen zehirlenmesi gibi bir takım rahatsızlıkların riskide art-
maktadır.Bunların yanı sıra derinlikle birlikte basınç , ışık etkisi ve ısı gibi bir takım fiziksel değişimlerde erkilerini giderek arttırarak göstermektedir.Ayrıca derinlik
bütün diğer risklerinin yanı sıra , basınç etkisin ve solunum direncini de arttırarak dalıcı üzerinde fizyolojik stres yaratmaktadır.

  Neden Derin Dalış: Derinde yaşayan canlıları görmek için.Bazı canlılar 18 metreden daha derinde yaşamaktadır.Fakat bu canlıların çeşitliliği 18 metrenin üzerinde yaşayan canlılara
göre çok daha azdır ve 18 metrealtında renkler kaybolmaya başladığından görüş kalitesi de azalacaktır.

  Derinlerdeki Dip Yapısını İncelemek İçin: Değişik kaya oluşumları ve mağralar daha derin sularda bulunur.

  Derindeki Batıklara Dalarız: Yurdumuzda ve yurt dışındaki pek çok dalış bölgesinde 18 metreden daha derinlerde ilginç eski ve yeni batık gemiler vardır.Bilhassa Gelibolu yarımadası
etrafında birinci Dünya savaşında batmış önemli batıkları vardır.Keza Antalya , Kemer ve Kaş sahillerinde de ilginçgemi ve uçak batıkları 18 metreden daha derinlerdedir.Ayrıca batık
dalışı özel beceri dalışıdır ve eğitim almadan bir batığa girmek kesinlikle düşünülmemelidir.

  Fotoğraf ve Video Çekimleri Yapmak İçin: 18 metreden daha derinde bulunan ilginç bitki ve hayvanların , değişik dip yapısının ve batıkların fotoğraflarını ve video çekimlerini yapmak
için derinlerde gerekli teknik donanımla dalış yaparız.

  Bir Objeyi Aramak ve Bulup Çıkarmak İçin: Denize düşen bir nesneyi aramak ve bulmak için özel ekipman ve sistemlerle gerekli ön hazırlıkları yaparak bir derin dalış yaparız.Bu konuda
3 yıldız dalıcı eğitiminde gerekli bilgileri alabileceksiniz.

  Eğitim İçin: Derin dalış 18 - 30 mt arasında ki derinliklere yapıan dalışları içerir.Ancak dalıcılar 2 ve 3 yıldız eğitimlerine katıldıkları zaman 30 metrenin altındaki fiziksel şartları
tanıyıp tecrübe edebilmeleri için eğitmenlerin denetiminde bu derinliklere eğitim dalışları yaparlar.Bböylelikle dalıcıların derinlerdeki karanlık , soğuk , basınç ve nitrojen narkozu
etkilerini hissetmeleri sağlanır.Hatta kendilerinden bu derinlikte bazı el ve zihinsel becerileri uygulamaları istenebilir.Eğitim amaçlı inilebilecek bu derinlik federasyonumuz standartlarına
göre maksimum 42 metre olarak belirlenmiştir.

Maldivler Dalışından Görüntüler



Mağara Dlışları

Mağara dalışları günümüzde hem turistik hemde bilimsel çalışmalar amacı ile sıkça yapılan dalışlardır. Bu dalışlar yüksek risk içeren ve özel teknikler gerektiren dalışlardır.
Mağaralarda yarasa, güvercin, örümcek gibi canlılara rastlanabilir. Bu hayvanlar mağaraya giriş sırasında ürkerek tavandan taş düşmesine neden olabilirler ki bu taşlar dalgıçlar için çok tehlikelidir. Bunun için mağara keşif dalışlarında kask kullanılması gereklidir.
Önemli bir diğer nokta da mağaraya kaç kişinin girebileceğidir. Mağaraya kılavuz halat çekilmeli, bu halat kolayca görülebilecek özellikte olup mağara duvarına sıkı bir şekilde bağlanmalıdır. Mağara dalışlarında normal dalışlardan farklı ekipman kullanmak gerekir. Örneğin mağara tozu denen beyaz renkli ve çok ince olan çamurun havalanmaması için hafif paletler kullanılmalı ve neredeyse hiç palet vurmadan ( eğer mağara çok genişse yumuşak palet vuruşları yapılabilir ) , duvarlara tutunarak ilerlenmelidir. Tutunulacak yerlere dikkatle bakılmalı her hangi bir zararlı canlı bulunmadığı görüldükten sonra tutunmalıdır. Mağara dalışlarında süre kısa tutulmalı, kılavuz çekme işlemi bitene kadar sık aralıklı fakat dolu tüpler kullanılarak dalış tamamlanmalıdır. Bunun için göreve uygun iyi bir iş planı yapılmalıdır. Kullanılacak sualtı fenerlerinde taze ve tam dolu pil kullanılmalı, fazladan bir fener ve kimyasal aydınlatma çubukları da taşınmalıdır.Mağara dalışlarında fazla dalış malzemesi, yapılacak işi engelleyecek, çapariz ihtimalini arttıracaktır.
Karmaşık yapılı mağara dalışlarında eğer buddy kaybedilirse hemen mağara girişine dönülmesi, ilk 3 dakika sonunda buddy ile buluşma gerçekleşmemiş ise yüzeye çıkılarak tekneye haber verilmesi bir ilke haline gelmelidir.
Mağaralarda havalı kısımlar yada bacalar bulunabilir. Bu bölgelerde solunuma uygun olmayan gazlar birikmiş olabilir. Bu nedenle, havalı kısımlardaki hava solunmadan önce ihtiyatla koklanmalı ve temizliğinden emin olduktan sonra soluma yapılmalıdır.
Mağara dalışlarında özel bir dekompresyon tablosu kullanılmaz ancak en iyi yöntem mağara tabanının dip kabul edilip buna göre hesaplama yapılmasıdır. Şüpheli durumlarda emniyet için 3 m'de 3 dakika dekompresyon yapılmalıdır.
 Ülkemiz kıyılarında özellikle ; Mordoğan, Çandarlı Körfezi, Foça - Çeşme arası, Sığacık, Kotan, Bodrum Yarımadası, Anamur - Mersin arası, Üçadalar - Antalya arasında çok sayıda sualtı mağarası bulunur. Bu mağaralarda nesli tükenmekte olan ve ıssız alanları yaşam alanı olarak tercih eden nadir bir memeli türü olan AKDENİZ FOKU bireylerine rastlanabilir. Ancak bu hayvanla karşılaşıldığında mağara sessizce terk edilmeli, hayvan ürkütülmemelidir. Ürkütüldüğü takdirde yavrusunu dahi mağarada bırakarak kaçar ve geri dönmez. Nadide bir deniz memelisi olan bu hayvanın ne kadar değerli olduğu unutulmamalı dalış raporuna bu mağaranın fok tarafından kullanıldığı özellikle yazılmalıdır. Bunun yanısıra ürkütülen hayvanların ne kadar yumuşak karakterli olsalar da saldırabilecekleri unutulmamalıdır.


Emniyetli bir mağara dalışı için
:
a) Dalış yapılacak mağara hakkında bilgi toplanmalı
b) Mağara tanınmıyorsa rehber kullanılmalı
c) Mükemmel bir planlama yapılmalı
d) Güçlü bir aydınlatma tertibatı oluşturulmalı
e) Sağlam bir kılavuz ve arkadaş halatı sistemi kurulmalı
f) Gereğinden fazla ekipman taşınmamalı
g) Dalış süresi ve dekompresyonu iyi hesaplayarak gerekli durumlarda emniyet dekosu yapılmalı
h) Çok gerekmedikçe girinti çıkıntısı bol ve dar olan kısımlara girilmemeli
i) Hafif paletler, fazladan fener ve kask kullanılmalı
j) Çok dalgalı havalarda mağara dalışı yapmamaya dikkat edilmelidir.

Dekompresyon Hastalığı

Hakikatte her dalışta kurallar ne kadar uygulanırsa uygulansın, cetveller veya dalış bilgisayarları nekadar yakından takip edilirse edilsin, çok az da olsa dekompresyon hastalığı ihtimali vardır. Ancak günümüzdeki kazaların en önemli sebepleri dalgıçların yaptığı hatalardır. Bu hatalar dalış cetvellerinin, dalış bilgisayarlarının yanlış veya hiç kullanılmaması, dip zamanının yanlış okunması, yükseliş hızının fazla olması gibi kısacası muhafazakar dalış yapmamaktan doğan yanlışlardır.
Dekompresyon hastalığının önlenmesi ; için herşeyden önce sportif dalış planlayıcısını doğru olarak kullanmak, hiçbirzaman cetvelin veya bilgisayarın limitlerini kullanmamak şarttır. Ayrıca insanların fizyolojik olarak farklılıkları da önemli bir handikaptır. Bu faktörler;
Yaş: İnsan yaşlandıkça dolaşım sistemi daha az verimli hale geldiğinden vücutdaki azotun eleminasyonu zorlaşır. Ayrıca insanlar yaşlandıkça şişmanlar ve yağ dokuları çoğalır.
Yağ dokuları: Azot yağ dokuları tarafından daha kolay absorbe edilir. Dolayısıyla şişman insanlar daha çok azot absorbe ederler.
Yoğun aktivite: Dalış esnasında veya dalış sonrası yoğun aktivite dolaşımı arttıracağı için azot absorbsiyonu ve eliminasyonu da etkiler.
Hastalık ve yaralanmalar: Her ikiside lokal dolaşımı etkiliyerek vücudun fazla azota toleransını azaltırlar.
Susuz kalma: ( Dehidrasyon ) Susuzluk kan miktarını azalttığı için fazla azotun vücuttan atılması zorlaşır.
Alkol: Alkol hem dolaşımı hızlandırır hemde dehidrasyona yol açar.
Soğuk su: Soğuk su dalış sonuna doğru vücudun bazı kısımlarının normalden daha az kan dolaşımı almalarına sebep olur.
Sıcak su ile duş / yıkanma: Sıcak su deri içindeki kapiler damarların açılmasına ve dolayısıyle vücudun başka bölgelerinden gelen fazla kanın deri içinde toplanmasına sebep olur.
Karbondioksit seviyesinin artması: Sualtında uygun olmayan soluma ve nefes tutma, kandaki karbondioksit seviyesini aettırdığından azot eliminasyonu zorlaşır.
Dalıştan sonra uçağa binme / yükselme: Herhangi bir dalıştan sonra 1000ft./300m. den yükseğe çıkılacaksa çevre basıncının düşmesi problem yaratacaktır.
Dekompresyon hastalığının belirti ve arazları ;
Belirtiler:
-Aşırı derecede yorgunluk ve bitkinlik
-Derinin kaşınması
-Kol ve bacaklarda eklem veya kas ağrısı
-Baş dönmesi veya vertigo
-Lokal uyuşmalar, seyirme ve hissizlik
-Sık nefes alma
Arazlar:
-Kızarmış cilt
-Bir kolu veya bacağı oğuşturma
-Sendeleme
-Öksürük nöbetleri
-Birden kendinden geçme, yığılıp kalma
-Şuurunu kaybetme
Belirti ve arazlar ayrı ayrı veya bir kısmı aynı anda oluşabilir ve genellikle 1 saat sonra netleşir. Bazen dalıştan 36-48 saat sonra bile görülebildikleri gibi hemen dalıştan sonrada ortaya çıkabilirler.
Dekompresyon hastalığından şüphelenilen bir dalgıça yapılacaklar; Önce hastaya hemen saf oksijen solutulmaya başlanmalıdır. Oksijen azotun vücuttan daha kolay atılmasını sağlar. Sonra hasta mümkün olduğu kadar çabuk bir basınç odasına götürülmeli ve bu esnada hayati fonksiyonları gözlenmelidir.Su içinde hiçbir zaman dekompresyon hastalığı tedavisi yapılmaz, dalgıç tekrar suya indirilmez.